SERAMİK SANATINDA KUŞ FİGÜRÜ
SERAMİK SANAT TARİHİNDE KUŞ FİGÜRÜ
Yeryüzünde insanoğluna oranla Çok daha uzun bir geçmişe sahip olan kuşlar, özellikle de hayranlık uyandırıcı uçma yetileri nedeniyle, insanlar için her zaman özel bir anlam taşımışlardır. Kuşların insanlar için taşıdığı anlam, farklı zamanlarda, farklı toplumlarca, farklı alanlarda kuşları merkez alan bilimsel ve sanatsal çalışmalara yansımış ve kuşlar daima insanların yaşantısının vazgeçilmez bir unsuru olmuştur.
Tarih boyunca mitolojik bir öğe, barış ve özgürlük sembolü, güç ve bilgelik temsilcisi,sanat esini olarak kuşlarla karşılaşılması da rastlantı değildir.İnsanoğlu cağlar boyunca sevgi, korku, öfke, sevinç, nefret, aşk, özlem gibi duygularını ve kendine, etrafındakilere, çevreye, içinde bulunduğu topluma, düzene ye da günlük hayatın herhangi bir getirisine karsı beslediği düşüncelerini çizgi, renk, ses, biçim ve hacim yardımı ile anlatma yoluna gitmiş ve bu sayede “Sanat” adı verilen kavrama ulaşmıştır. İnsanoğlunun hayatında büyük bir yeri olan kuşların, insanın en büyük dışavurumu olan sanatsal oluşumların şekillenmesinde de etken rol oynaması kaçınılmazdır. Uçma yetisiyle kus, insanlar tarafından da sıra dışı bir yaratık olarak algılanmıştır.
Dolayısıyla da kus figürü; tanrısallık ve bağımsızlık diye nitelendirilebilen kavramın, gücün ve kudretin simgesi, doğumun ve yeniden doğusun karşılığı ve ölen kişilerin ruhlarını çağrıştırır. Bu nedenle de tarih boyunca birçok uygarlığın sanatında kullanılmıştır. Farklı dönemlerde ve farklı sanat dallarında bazen konu olarak, bazen plastik bir öğe olarak ye da bir soyutlama, anlık bir görüntü veya stilize bir sekil olarak islenmiş, bir başka deyişle sanatta kus figürü daima var olmuş ama sürekli sekil değiştirmiş ve süreç içerisine yenilenmiştir. Buradan yola çıkarak kus figürünün gerek günümüz sanatında, gerekse gelecekte sanat içerisinde yerini korumaya devam edeceğini düşünmek yerinde bir saptama olacaktırSanat kavramının insanlığın tarih sahnesinde görülmeye başlamasıyla birlikte ortaya çıktığı düşünülmektedir. Kullandığı malzemeler ve dışavurum yolları dönemden döneme değişse, çeşitlilikler ve farklılıklar gösterse de insanoğlu, var olduğu her dönemde sanatsal yaratımlarda bulunmuştur. Bu süreç binlerce yıldır devam etmektedir, insanlığın bundan sonraki serüveninde de kuskusuz önemini koruyacaktır.
prof.dr.zehra çobanlı
Amerikalı evrim bilimci yazar Jared Mason Diamond insanlığın buzul cağından bugüne uzanan gelişimini anlattığı Pulitzer ödüllü kitabı “Tüfek, Mikrop ve Celi”de medeniyetlerin gelişiminin her zaman doğrusal olmadığını vurgulamış ve şu bilgilere değinmiştir: Tarih öncesi çağlara bakıldığında mesafelerin uzaklığı, iletişimin yetersizliği ve insanların küçük gruplar halinde yaşıyor olmaları nedeniyle insan gruplarınca keşfedilen ve öğrenilen yenilikler diğer insan gruplarınca öğrenilememektedir.
Bütün bu nedenlerle bir bilimsel ye da kültürel ilerlemeyi gerçekleştiren bir insan grubu her zaman bunu sürdürememiş ve insanlık tarihi içinde önemli bir yer edinememiştir. Örneğin Çin ve Batı Avrupa’da tarım denemeleri yapıldığına dair bulgular elde edildiği halde yerleşik bir insan topluluğunu besleyebilecek düzeyde ilk başarılı tarım denemesi Mezopotamya’da gerçekleştirilebilmiştir. Dolayısıyla da Mezopotamya Bölgesi bütün dünyaca bugünkü medeniyetin beşiği kabul edilmiştir En eski seramik örneklerden biri olarak Dolni Vestonice Venusu dür.Kayıtlara gecen bu figürün bulunduğu bolgenin adını alarak Dolni Vestonice Venusu ismiyle anılmaktadırPaleolitik Dönem’de insanın en büyük çabası; tabiat şartlarıyla, yakın çevresinde bulunan diğer insanlarla ve vahşi hayvanlarla mücadele ederek, kendini korumak ve hayatta kalmayı başarabilmek olmuştur.
prof.dr.zehra çobanlı
Amerikalı evrim bilimci yazar Jared Mason Diamond insanlığın buzul cağından bugüne uzanan gelişimini anlattığı Pulitzer ödüllü kitabı “Tüfek, Mikrop ve Celi”de medeniyetlerin gelişiminin her zaman doğrusal olmadığını vurgulamış ve şu bilgilere değinmiştir: Tarih öncesi çağlara bakıldığında mesafelerin uzaklığı, iletişimin yetersizliği ve insanların küçük gruplar halinde yaşıyor olmaları nedeniyle insan gruplarınca keşfedilen ve öğrenilen yenilikler diğer insan gruplarınca öğrenilememektedir.
Bütün bu nedenlerle bir bilimsel ye da kültürel ilerlemeyi gerçekleştiren bir insan grubu her zaman bunu sürdürememiş ve insanlık tarihi içinde önemli bir yer edinememiştir. Örneğin Çin ve Batı Avrupa’da tarım denemeleri yapıldığına dair bulgular elde edildiği halde yerleşik bir insan topluluğunu besleyebilecek düzeyde ilk başarılı tarım denemesi Mezopotamya’da gerçekleştirilebilmiştir. Dolayısıyla da Mezopotamya Bölgesi bütün dünyaca bugünkü medeniyetin beşiği kabul edilmiştir En eski seramik örneklerden biri olarak Dolni Vestonice Venusu dür.Kayıtlara gecen bu figürün bulunduğu bolgenin adını alarak Dolni Vestonice Venusu ismiyle anılmaktadırPaleolitik Dönem’de insanın en büyük çabası; tabiat şartlarıyla, yakın çevresinde bulunan diğer insanlarla ve vahşi hayvanlarla mücadele ederek, kendini korumak ve hayatta kalmayı başarabilmek olmuştur.
Neolitik Cağ’a gelindiğinde gelişmeye ve günlük hayat içinde önemli bir yer tutmaya başlamıştır. İnsanlık tarihinde, besin üretiminin yanında ilk yerleşik toplulukların kurulması ile başlayan, insan topluluklarının verimli su kenarlarında toplu halde yerleşik yaşama geçtikleri dönem Neolitik Cağ (M.O 8000-5500) adıyla adlandırılmaktadır.
Bu şekilde insanların hayvanlarla olan ilişkisinin değişiminin izleri, odöneme ait kültürel ve sanatsal kalıntılarda da izlenebilmektedir. İlk evcilleştirilen hayvanlar arasında bazı kuşlar da yer almıştır. İnsanlar bu sayede kuşları rahatlıkla gözlemleyebilme fırsatı elde etmişlerdir. Özellikle uçabilme yetisine duyulan hayranlık ve bunun simgelediği özgürlük duygusu nedeniyle kuşlar insanoğlunun gittikçe gelişen sanatsal ve estetik dışavurumlarında simgesel bir anlam taşıyarak ya da görsel dekoratif bir motif veya dinsel bir sembol olarak kullanılmaya başlamışlardır.
Yakındoğu ve Ege’nin en gelişmiş Neolitik merkezi olan Çatalhöyük’te yapılan kazılar ve çıkarılan buluntular yalnızca Anadolu Neolitik’ini aydınlatması acısından değer taşımakla kalmaz, dünya tarihçileri için de çok ayrı bir önem taşır. Heykel ya da yüksek kabartma olarak yapılan ana tanrıca tasvirleriyle birlikte pismiş topraktan hayvan seklinde adak heykelcikleri de buluntular arasında dikkat çekmektedir. Duvarlarda geometrik şekiller, çiçek, yıldız, daire gibi sembolik biçimlerin yanı sıra insan elleri, tanrıcalar, insan figürleri, av sahneleri, boğa, leopar, aslan, geyik gibi yabani hayvanlar ve çeşitli kuş betimlemeleri yer almaktadır.
Kuş, özellikle de akbaba figürleri farklı yerlerde de kullanılmış ve Çatal höyük Neolitik öreninde görülen bir takım dini göstergelerde yer almıştır. Bir cenaze töreni tasviri olduğu anlaşılan bir freskte cenaze törenleri sırasında ceset yüksek bir iskeleye konularak kutsal akbabalara teslim edilir ve böylelikle akbabalar tarafından etlerinden arındırılmış iskelet, ölü çardağından alınarak ait olduğu topluluk evinin tabanına fetuskonumunda gömülür. Bu kurgulara bakılarak cesedi iskelet haline getiren akbabaların ölünün ruhunu alarak gökyüzüne çıkardıkları ve daha sonra da yeryüzüne tekrar inerek topluluğun yeniden doğmasını, yeniden üremesini sağladıkları seklinde bir inanışın kabul gördüğü anlaşılmaktadır.
prof.dr.zehra çobanlı
prof.dr.zehra çobanlı
Anadolu’da Neolitik çağ’da bu gelişmeler yaşanırken başka toplum ve kültürlerde Neolitik çağ’ın pismiş toprak ürünleri özellikle de kuş figürü ve betimlemeleri açısından incelendiğinde kimi zaman benzer, kimi zamansa daha gelişmiş örneklerle karşılaşılmaktadır.
Dünyanın en eski medeniyetlerinden biri olarak kabul edilen Çin’de seramiğin çok eski bir gelenek olduğunu ve Çin’in kültürünü oluşturan en önemli sanatlardan biri olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Arkeolojik buluntular M.O 8000’den, yani Neolitik Cağ’ın erken dönemlerinden itibaren insanların Çin’de pismiş toprağı kullanmaya başladıklarını göstermektedir. Seramik Çin’de farklı Hanedanlıklar zamanında ve farklı dönemlerde gerek estetik, gerekse teknik olarak önemli bir uğraşı alanı olmuştur. Porseleni, yüksek pişirimi, pek çok farklı pişirim, sırlama ve dekorlara tekniklerini de dünyaya kazandıranlar yine Çinlileredir. Çok daha sonraki dönemlerde görüleceği gibi, Avrupa’da porselenin kullanılmaya başlanmasından yaklaşık 1000 sene öncesinde Çin’de porselen bilinen ve ustaca kullanılan bir malzeme ve pişirim yöntemidir Çin’de Neolitik Çağ’da kus betimlemeli çanaklara, gaga ağızlı sıvı saklama kaplarına, şarap ve içki testilerine, dinsel ve seremoni amaçlı adak heykelciklerine, birkaç renkli astar dekorlu çömleklere, stilize edilmiş kus figürlü pismiş toprak ürünlere rastlanmaktadır.
Neolitik Cağ’da Mezopotamya ve Suriye topraklarında bulunan Halef kültüründen günümüze kalan bazı özgün seramik örneklerde de ilginç kus betimlemeleri dikkat çekmektedir. Bunlar arasında M.O 7000’den kalma, kenarlarında geometrik bezemeler ve ortasında dekorlanmış kuş betimlemelerinin bulunduğu pişmiş topraktan kaplar bulunmuştur. kabın üzeri iyice perdahlandığından dolayı sırlı gibi bir görünüme sahiptir.
prof.dr.zehra çobanlı
prof.dr.zehra çobanlı
|
Geç Kalkolitik Cağ’ın sonlarına gelindiğinde çamurun çanak-çömlek üretimi dışında Resimli yazı olarak adlandırılan “hiyeroglif–kutsal yazılar” çamur üzerine şekillendirilmiştir. Üzerinde stilize insan ve çift başlı kartal formu ile biçimlendirilen çamurdan yapılmış mühür baskılar (bullalar) en iyi örneklerdir.” Halef kültürünün gerek yayıldığı alan ve gerekse etkileşim kurmuş olabileceği yerler içinde, kuşların belki yüz binlerce yıldır suren Avrupa, Asya ve Afrika kıtaları arasındaki göçlerinin izlenebileceği alanlar da vardır. Bu durumda çanak çömlekte betimlenen kuşların sadece yerel özelliklerden çok, tüm eski Dünya' nen ekolojisini yansıtması olasıdır. Kalkolitik Cağ’da kaşıkçı kuşu, flamingo, leylek, kuğu, akbaba, kumru ve puhu gibi kuş betimlemeleri ile karşılaşılmıştır. Kuş bezekleriyle bezenen çanak çömleklerin bazılarında, betimlenen kuş cinslerinin ve hatta türlerinin saptanabilmesi, şüphesiz, çevrenin iyi gözlemlenmiş ve bu gözlemlerin ayrıntılı bir şekilde çanak çömleğe çizilebilmiş olmasından kaynaklanmaktadır. Bundan yola çıkarak Halef kültürü topluluklarının, çevrelerini iyi tanıdıklarını ve gözlemlerini ayrıntılı bir şekilde yansıtabildikleri düşünülebilir.
Anadolu kültüründe Kalkolitik Cağ’da kus betimlemeleri seramik mühürlerde, erken piton örneklerinde, özgün formlarda, çömlekler üzerine dekorlarda, bezemelerde ve süslemelerde hayat bulurken başka bölgelerde ve kültürlerde de kus betimlemeli seramik örnekler görülmektedir. Bugünkü sınırları Pakistan Belucistan içerisinde yer alan, Neolitik ve Kalkolitik cağlara ait önemli kalıntıların bulunduğu Mehrgarh önemli bir arkeolojik alandır. Belucistan ovası içerisinde yapılan kazılarda Kalkolitik Cağ’a aitçok sayıda seramik kuş betimlemeleri ve kuş yüzlü, insan bedenli figurinleri ele geçmiştir. Aynı dönemlerde benzer anlayışta yapılmış kuş yüzlü seramik figurin örnekleri Indus Nehri ve Indus Vadisi bölgelerinde bulunmuştur.
Bu gün Balkanlar’da Sırbistan, Hırvatistan, Romanya, Makedonya ve Bulgaristan’ın bulunduğu alanı kaplayan bölgede M.O. 6000-3000’de Kalkolitik Cağ’da yerleşik bir kültürden söz edilmektedir. Vince Kültürü adıyla anılan bu kültür Avrupa’nın en eski kültürlerinden sayılmaktadır. Arkeolojik araştırmalar sonucunda ortaya çıkan buluntular bu kültürdeki insanların yasayışları, üretimleri ve inançları hakkında pek çok ip uçlarıvermektedir. Aralarında pismiş topraktan yapılmış kuş yüzlü tanrıca figurinlerinin de bulunduğu çeşitli heykelcikler ilgi çekicidir. M.O 4500’de yapıldığı tahmin edilen seramik, kuş tanrıca heykelcikleri, stilize kuş heykelcikleri ve üzeri kazıma dekorlu kuş- insan betimlemeleri donemin önemli örneklerindendir.
prof.dr.zehra çobanlı
prof.dr.zehra çobanlı
0 yorum