Latest Posts

ATEŞİN TOPRAKLA DANSI...SERAMİK

By Kasım 11, 2017 , , , , , , , , , , , ,

Bir  testici gördüm,çamur içindeydi:
Ayağı çarkında,elinde bir testi,
Testinin başında bir yoksulun ayağı
Kulpunda bir padişahın kellesi
                       Ömer hayam



Sanat deyince akla ne gelir,harfler tek tek dökülürken dilden,kalp inceden kırılganlaşmazmı?Dudaklarda hoş bir tebessüm oluşmazmı? İşte seramik sanatı,bu aşkın en kırılgan halidir.Aşıkların en ateşli buluşmasıdır.

Prof.Sıdıka Sibel Sevim

Neredeyse insanlığın başlangıcı ile eş zamanlı,bir o kadar eski,bir okadar yeni.Bu toprak ile ateşin dansıdır…

Prof.Sıdıka Sibel Sevim


Mevlana en güzelini söyledi;OLMAK IÇIN YANMAK GEREK

Prof.Sıdıka Sibel Sevim

Seramik sanatını Atilla Galatalı en basit haliyle şu şekilde tanımlar;İlkel insanın kap gereksinimi ile ortaya çıkmış mütevazı bir kap sanatıdır.”

Prof.Sıdıka Sibel Sevim

Seramiği en genel anlamda teknik olarak tarif edecek olursak,
“Şekillendirildikten sonra pişirilmiş,çoğunlukla inorganik, metalik olmayan malzemelerden yapılmış ürünler olarak tanımlarsak sanırım yanılmış olmayız.

Ana malzemesi kil olan seramik en yalın haliyle pişmiş toprak olarak ifade edilebilir.

Seramik;uygarlığın erken dönemlerinde insanoğlunun günlük hayatına girmiş ve günümüze kadar kesintisiz olarak kullanımını sürdürmüştür. 

Prof.Sıdıka Sibel Sevim

Kimi kaynaklar seramik tarihini insanlığın tarihiyle yaşıt kabul etmiştir.İnsanın var olduğu her yerde seramiğin izlerine rastlanmış, tarih boyunca çeşitli biçim ve işlevlerle  günlük yaşamın içerisinde yerini almıştır.

Prof.Sıdıka Sibel Sevim
Ateşin bulunmasından çok uzun bir zaman sonra  kilin ateşle buluşması seramik kavramını ortaya çıkarmıştır.
Binlerce yıllık geçmişi süresince seramik üretimi ve teknolojisi de sürekli olarak
değişim ve gelişim içinde olmuştur.İnsanların günlük yaşantısında kullandığı seramik
kapların üretim biçimleri ve teknikleri, günlük ihtiyaçlarına cevap verecek biçimde
yeniden biçimlenirken, bazen bilinçli bazen de tesadüfi oluşan sonuçların
gözlemlenmesi ve tecrübe edilmesi ile Seramik Sanatı yavaş ama sürekli bir gelişim
süreci içinde olmuştur.


Prof.Sıdıka Sibel Sevim

Günlük ihtiyaçların karşılanması doğrultusunda üretilen sade, özentisiz ve
gösterişten uzak kaplar zamanla sadece günlük ihtiyaçları giderme işlevlerinin yanı sıra,
çanak-çömleği yapan ustanın ellerinde bir dışavurum nesnesi halini almış ve içgüdüsel
olarak gelişen, çok sade çiziktirmeler, baskılar, mühürler, renkler, izler, dokular v.b.
anlık tepkiler ve kaygılar ile yalın ve basit olan seramik kap güzellik kazanarak estetik
bir obje olmaya doğru ilerlemiştir.

Prof.Sıdıka Sibel Sevim

Günümüz sanat disiplinleri arasında çok eski bir geçmişe ve geleneğe sahip olan
Seramik Sanatı insanlık tarihi ile ezamanlı bir gelişim içindedir.
Prof.Sıdıka Sibel Sevim

 İlkel insan, dinsel
törenlerde tapınma amaçlı olarak çok çeşitli biçimlerde seramik figür ve heykelcikler ile
günlük yaşantısı içinde ihtiyaçları doğrultusunda kullanmak üzere birçok basit ve yalın
seramik kap üretmiştir
Üretilen tüm bu figürün ve çanak-çömlek biçimleri, boyutları, renk ve dekorları
ile işlev bakımından ait olduğu döneme ve kültüre bağlı olarak çok çeşitlilik
göstermektedir.
“Depolama amacıyla kullanılan kap-kacak ve küpler; dinsel törenlerde simgesel amaçlar taşıyan
idoller; aydınlatmayı sağlayan kandiller; haberleşme ve belgeleme işlevi olan tabletler; tuğla,
kiremit, suyolu ve künk gibi mimari elemanlar; takılar ve süs eşyaları; ölü küllerinin saklandığı
kaplar ve lahitler.. Seramiğin sayısız formları olarak karsımıza çıkmaktadır.
Prof.Sıdıka Sibel Sevim


Yüzyıllar boyunca insanoğlunun günlük yaşantısı içinde yer alan seramik çok
yakın bir geçmişe kadar zanaat yönüyle kendine bir yasam alanı bulmuş ve varlığını
sürdürmüştür.

Prof.Sıdıka Sibel Sevim

Bugün hala bu konuda eski çağlara ait görüş ve yöntemler geçerliliğini korumaktadır.Sanatçı-zanaatkar veya çamurla çalışmanın keşfine çıkmış biri halen atalarımızın bin yıllardan beri kullandığı malzeme ve teknikleri kullanır.
Prof.Sıdıka Sibel Sevim

İlk seramik buluntular, yaklaşık olarak günümüzden on bin yıl öncesine
tarihlenmektedir.
 ilk seramiğin, incelemeler sonucu, M.Ö. 10. ve 9. binlerde üretildiği saptanmıştır. En eski ve
önemli seramik buluntulara Türkistan’ın Askava bölgesinde (M.Ö.8000), Filistin’in Jericho
bölgesinde (M.Ö.7000), Anadolu’nun çeşitli höyüklerinde (örneğin Hacılar, M.Ö.6000) ve
Mezopotamya olarak adlandırılan Dicle-Fırat nehirlerinin arasında kalan bölgede rastlanmıştır.
Prof.Sıdıka Sibel Sevim

Dünyada bilinen en eski çanak-çömlek JAPONYA’DA MÖ 12 bin yıllarına tarihlenen Jomon
kültürüne aittir; ancak, balıkçılıkla geçinen bu kültürün çanak-çömleği bu denli eski tarihte
bulusu, öteki bölgelere aktarılamayan bir istisna durumundadır. Gerçek anlamda çömlekçiliğin
gelişimi, kilden kap kacak yapılıp, bunun yaygınlaşması, Yakındoğu’da tahıla dayalı
beslenmenin ortaya çıkısıyla doğrudan ilgilidir.

Prof.Sıdıka Sibel Sevim

Arkeolojik buluntulara göre seramiğin ilk kullanımı ile ilgili bu tür tarihsel
bilgiler verilmesine karşılık, kil’in henüz ateşle buluşmasının çok daha öncesinde
insanoğlunun kil kullandığı bilinmektedir. Çanak-çömlek yapımında kil’i ilk kez
kullanan insanlar, yaptıkları kapları ateşte pişirmeden sadece güneşte kurutarak
mukavemet sağladıkları için bu kaplar dayanıksız olmakta ve çok çabuk kırılıp, ufalanıp
yok olmaktaydı.

Prof.Sıdıka Sibel Sevim

Seramik üretiminde çömlekçi çarkının bulunması önemli bir dönüm noktası olmuştur
M.Ö.3 bin 200 yıllarından itibaren Güney Mezopotamya’da,çömlekçi
çarkının ortaya çıktığını görmekteyiz. Çömlekçi çarkı ile kap sanatında yeni bir
dönem başlamıştır ve çömlek üretiminde daha disiplinli bir seri üretim olanağı
sağlanmıştır. Tam anlamıyla bir makine olarak hızlı dönen çark Mezopotamya’da
siyasi yapılanmalara paralel olarak kentleşmeden, devletleşmeye doğru ilerleyen
toplumsal bir yapının ihtiyaçları doğrultusunda ortaya çıkmıştır.

Prof.Sıdıka Sibel Sevim

 Çark’ın,
Dünyadaki yayılımı da kent-devletlerinin yayılımına bağlı kalmıştır.İlk  olarak hızla
Güneydoğu Anadolu, Suriye ve Doğu Akdeniz’de yayılmış, MÖ 2600 yıllarında Kuzeybatı
Anadolu’ya, bundan birkaç yüzyıl sonrada Orta Anadolu ve Ege’ye girmiştir. Ancak, Trakya
dahil olmak üzere çarkın Avrupa’da kullanılması, MÖ 1.bin yılın ortalarında, Helenistik
kültürün (Yunan) ve özellikle Roma İmparatorluğu`nun gelişmesiyle olmuştur.
Prof.Sıdıka Sibel Sevim

Uzakdoğu’da ise Seramik Sanatı oldukça yaygın ve önemliydi.
Özellikle Çin basta olmak üzere Japonya’da ve diğer Uzakdoğu bölgelerinde önemli bir yoğunlukta
ve geliştirilmiş tekniklerle yapılan geleneksel seramik üretiminden bahsetmek
mümkündür.
Çin, seramik sanatında bütün öbür Uzakdoğu ülkelerine öncülük etmiştir. Neolitik Çağ’ın
sonlarından (MÖ yklş.2000) beri görülen çanak-çömlek yapımı temelde Güneydoğu Çin’de
gelişmiştir. Günümüze ulasan en erken seramik örnekler Han Hanedanı dönemine (MÖ yklş.206-
MS 220) ait mezarlarda bulunmuştur.
“Çin’in hanedanlıkla yönetildiği uzun yüzyıllar boyunca, seramik ustalığı
sarayda önemli bir konuma sahip olmuştur.İlk kez Tang Hanedanlığı Dönemi’nde
(MS 618-906) porselenin keşfine dönük deneyler yapılmaya başlanmıştır. Porselenin
esas keşfiyse, Song Hanedanlığı Döneminde dir (MS 960-1279).
Prof.Sıdıka Sibel Sevim

Çin’de ki bu seramik üretimi diğer Uzakdoğu ülkelerini de etkisi altına almış ve
oraların da önemli seramik merkezleri olmalarını sağlamıştır.
Japonya da Comon çanak-çömleğinden sonra yaklaşık olarak MÖ 300-MS300 arasında
üretilen “Yoyoi kapları” çark yapımıydı ve genellikle kazıma tekniğiyle yapılan geometrik
örgelerle bezeliydi. Japonya’da Zen Budacılıkla ilişkili olarak gelişen “çay törenleri”nin
yaygınlaşmasıyla bu törenlerde kullanılan çay kavanoz ve kaseleri , tabaklar, su kapları, çiçek
vazoları tütsü kutularının yapımına başlanmıştır. Dönemin en önemli çay kapları Kyoto’da
üretilen kursun sırlı “raku seramikleri”dir.

Prof.Sıdıka Sibel Sevim

 Seramiğin 8000 yıllık
tarihine damgasını vuran bereketli Anadolu toprakları, asırlar boyunca çok çeşitli uygarlıklara
kapılarını açmış, topraklarında farklı kültürleri konuk etmiş ve insanlık tarihinin en önemli
dönüşümlerine tanık olmuştur.

Prof.Sıdıka Sibel Sevim

 Türklerin Anadolu’yu ele geçirmesinden sonra seramik sanatı,
bu bölgede 8.000 yıldır süregelen geleneği de bünyesine katmış ve yepyeni bir boyut
kazanmıştır. Osmanlı İmparatorluğu döneminde başta İznik, Kütahya ve Çanakkale merkezleri
başta olmak üzere özellikle İslamın etkisiyle mimari yapı süslemeleri, dekoratif ürünler, sofra
eşyaları gibi çok sayıda seramik ürünler verilmiştir.

Prof.Sıdıka Sibel Sevim

 Bunu takip eden dönemde Cumhuriyet ile
Türk Seramik Sanatı yepyeni bir döneme girmiş ve gerek eski Anadolu Medeniyetleri,
gerekse Türk-İslam geleneğinden gelen birikimi harmanlayarak gelişimini sürdürmüştür.
Günümüzde Çağdaş Türk Seramik Sanatı ve endüstrisi Anadolu ve Türk kültür tarihinin
birikimiyle gelişimini sürdürmekte ve dünyada hak ettiği yeri almaya çalışmaktadır.

Prof.Sıdıka Sibel Sevim

Buraya kadar seramiğin  o uçsuz bucaksız deryasından damlalar  yudumladık. Bu sadece başlangıç, sonraki yayınlarımı ben bile heyecanla bekleyeceğim. Çünkü seramik kullanım alanlarından,tekniklerine,yapılış açıklamalarına,sanatına,sanatçısına daha neler neler…


 Takipte kalın! bir sonraki yazımda seramiğin sınıflandırılmasından ve sır dan bahsedeceğim. 
Tebessümle kalın:))

You Might Also Like

0 yorum